Tutkuların Düşünmede Yeri
Dünyanın en iyi soneleri derlenecek olsa, eleştirmenler hemfikirdir, çoğunluk Shakespeare’e ait olacaktır ve eğer çok boyutlu düşüncenin en iyi örneklerini arayacak olsaydık, yine “Metafizik Şairlere”, özellikle eserleri eleştirel, yaratıcı ve özenli düşünmenin dengesini ifade eden Shakespeare ve Donne’ye dönmemiz gerekirdi.
Mesela Shakespeare, bir soneye eleştirel bir soru ile başlamakta tereddüt etmez –“ Değişir miyim seni bir yaz gününe?” Her sone son derece yaratıcı metaforlar içerir ve aynı zamanda sonenin adresi olan kişiye beslediği yoğun aşk ve hayranlık kelime ve imge seçimine rehberlik etmektedir. Aynı şekilde, Abélard ve Héloise’in mektuplarının edebi değeri çok yukarıdadır çünkü eleştirel ve yaratıcı düşüncenin müşfik tutkuyla karışımı mektuplara geçmiştir.
Düşünmeyi eleştirel, yaratıcı ve özenli düşünmenin bir kombinasyonu olarak açıklamak, tartışılan bir öneridir. Eleştirel düşünmeyi akıl yürütme ve tartışmayla, tümdengelim ve tümevarımla, biçim, yapı ve kompozisyonla tanımlama eğilimindeyiz çoğunlukla.
Duygularımızın düşüncelerimizi ne kadar derinden şekillendirdiğini ve yönlendirdiğini onlara bir dizi farklı perspektifle çerçeve sağladığını görmüyoruz. Duygular olmadan düşünme düz ve sıkıcı olurdu. Sanatçının dramatik hayal gücü bile bizi heyecanlandırmazdı. Özenli olmak saygı duyduğumuz şeye odaklanmak, değerini takdir etmek, değerine değer vermektir.
Özenli düşünme çifte anlam içerir, çünkü bir yandan düşüncenin konusu olanı dikkatle düşünmek anlamına gelirken, diğer yandan düşünme tarzımızla da ilgilenmeyi gerektirir. Örneklemek gerekirse aşk mektubu yazan bir adam, mektubun yazıldığı kişiye sevgiyle yazarken aynı zamanda mektubun kendisiyle de meşgul olmalıdır.
Matthew Lipman-Thinking in Education
Çeviren: Sabiha Gürdemir